Harebe teorisi ve baro

Harebe teorisi ve baro

Harebe teorisi ve baro

Mimari, belki de estetik anlayışının en görkemli yansıması olduğu için beni tüm diğer sanatlardan fazla etkilemiştir. Bir tablodan ya da bir heykelden farklı olarak, mimari yapının sosyal yaşamı kontrol çabası mimar ile yararlanıcının adeta raksı gibidir. Burada, yaratıcın tutumuna göre kimi zaman dansı yapı kontrol ederken, kimi zamanda yaşam kendi akışkanlığını eser üzerinde şekillendirebilmekte, yani mimar sosyal hayata kendi yaratıcılığını feda etmiş gözükmektedir. Sosyal yaşamı kontrol eden mimarın amaca özgülenmiş, estetik kaygısı barındıran, eskizi eserin geleceğini belirler. Artık mimar bir yapının yaratıcısı değil, sosyal hayatın mühendisidir.

Hitler, yaşamış en büyük katillerden biri olabilir. Gelgelelim, katilden sanatçı olmaz diye bir kaide de yok. Unutmamak gerekir ki eserin, estetik olması yeterlidir. Ayrıca, genel ahlak yapısına uygun olmak zorunluluğu yoktur. Fakat sizin estetik anlayışınız ahlak yapınızdan güdümlenir ki bu estetik anlayışınızı doğrulamaz. 

Hitler’in en büyük hedefi, 2. Dünya Savaşı’ndan galip çıktıktan sonra Münih ve Berlin gibi büyük Alman şehirlerini yeniden inşa etmekti. Hitler, kendi toplumunu, kendi ilkeleri doğrultusunda yönlendirmek için mimariyi kullanmayı planlıyordu. Bu değişimi sağlamak için Nazi Mimarisinin amaçladığı üç ana hedef vardı. Bunlar; Tiyatral, sembolik ve didaktik özelliklere sahip binalar inşa etmek. Bu dönem Nazi mimarisi Aryan özellikler taşır. Çok eski bir mimari olan Aryan mimariye takıntı tamamen didaktik nedenlerden kaynaklanır. Aslında, eski bir mimar türünü yeni uygulamalar ile kullanmakla hedeflenen; geçmiş ile gelecek arasında bir bağlantı kurmak ve geçmişin yansıması ile anın yaratıldığını betimlemek çabasıdır. Yapılar sembolik açıdan da birçok soruya cevap vermek yükümlülüğünü üstlenmişlerdir. Mesela; kim tarafından yapıldıkları ya da neden ve ne zaman yapıldıkları gibi. 

Ancak, Albert Speer’in Harabe Değeri adını koyduğu teorisi dahiyanedir. Bu teoriye göre yapılacak Nazi binaları binlerce yıl sonra dahi terk edilecekmiş gibi inşa edilecek ve bunlar terk edilip harabe haline geldiğinde, gelecek kuşaklar, sadece bunları inceleyerek geçmişleri ile aralarında bağlantı kuracaklardır. Bu teori Hitler tarafından da kabul görmüştür. Keza, Hitler bir konuşmasında; “Nazi mimarisinin ve teknolojisinin amacı binlerce yıl dayanacak ve faniliğini yenecek harabeler yaratmaktır.” , demiştir. Bu politikanın sadece Hitler tarafından değil, parti tarafından da kabul edildiği Himler’in “İnsanlar sustuğunda, taşlar konuşur” sözünden de anlaşılmaktadır.

 

Nazi Almanya’sı eğer savaştan galip çıksaydı, büyük şehirlerini bu ilkeler etrafında yeniden yapılandıracaktı. Zaten, Speer tarafından Berlin ve Münih mimarisi tamamlanmış, inşaya geçmek için savaşın sonu beklenmeye başlanmıştı. Eğer Almanlar savaştan galip çıksalardı, dünya sanat tarihini değiştirecek nitelikte şehirler yaratacaklardı. Hitler’in hezimeti sanat tarihinin de hezimeti olmuştur. Ancak, unutmamak gerekir ki insanlığın ve hukuk dünyasının görkemli zaferi de ancak Hitler’in yenilmesi ile mümkündü.

Hakikaten de Speer’in Harebe Teorisi şahsi kanaatime göre hali hazırda kendi içinde geçmişi temsil zorunluluğu olan her binada uygulanmalıdır. Mesela baroların geçmişi temsil zorunluluğunun varlığını tespit bizim için yeterlidir. O halde mesela, Antalya Barosu şimdiden geleceğe yüzünü çevirmeli ve ileride muhtemel yeni binası için; gerek yatırım yapmaya, gerekse projeler üretmeye başlamalıdır. Nitekim, özellikle bu tarz yatırımların maliyetleri yüksek olduğu için çok uzun sürelerde sonuç alınması mümkün görünmekte ve ciddi bir hazırlık çalışması gerektirmektedir.

Antalya Barosu binasının herhangi bir şekilde kendini ifade yeteneği yoktur. Binlerce yıllık hukuk tarihini yansıtamadığı gibi bir de geleceğe ışık tutamamaktadır. Antalya Barosu’nun dünyadan kendisini ayıracak simgesel bir dış duvara ihtiyacı vardır. Ayrıca, bu duvarların dışında; hem Türk, hem de batılı hukuk adamlarının sıralı büyük heykelleri yapılmalıdır. Bu heykeller insan boyundan yüksek olmalıdır ki hukukçu kimliğinin saygınlığı betimlenebilsin. Yapı gerçekten de harebe değeri teorisine göre yapılmalı; geçmişten doğup, geleceğe ışık tutmalıdır. Mümkünse dış cepheleri masumiyeti ve saygınlığı simgeleyen mermer gibi taşlardan yapılmalıdır. Sosyal etkinliklerin düzenlenebileceği geniş bir bahçesi olmalı. Bu bireysellikten birlikteliği geçişi simgeleyecektir. Baronun sınırları içinde yönetim binasından ayrı bir amfisi olmalı. Üniversite öğrencileri belli dönemlerde burada eğitim almalıdır. Öğrencilerdeki, eğitim ve pratik farklılığı duygusu bu şekilde sonlandırılmalı ve öğrencilere aidiyet duygusu daha genç yaşlardan kazandırılmalı. Burada mesele tek tek anlatmak değildir. Amacımız örneklemektir. Yeni baro binası yaşamı kontrol etme gücüne muktedir olmalıdır.

Hiçbir değişim kriteri diğerinden daha az önemli değildir.Ütopik olduğunun farkındayım ama değişim bir bütünü simgeler. Bir gün değişime başlanacaksa, eksiksiz hazır olunmalıdır.